Yazar: Jean Webster
Çeviren: Lütfiye Ekiz
Orijinal dili: İngilizce
Basım yılı: 1912 (ilk) /2003
Yayınevi: Ütopya Yayınları
Kaldığı yetimhanenin mütevelli heyetinden bir hayırseverin kendisini koleje göndereceğini öğrendiğinde, Jerusha büyük bir heyecana kapılır; Jerusha Abbott, sıradan bir yetim, kolejde okuyabilecektir. Fakat, uyması gereken bazı kurallar vardır: bu hayırseverin gerçek adını asla bilmeyecek, ona her ay düzenli olarak okuldaki durumunu bildiren bir mektup yazacak, ama mektuplarına hiçbir karşılık verilmeyecektir. Kolej hayatında, yeni adıyla Judy, alışık olmadığı pek çok olayla karşılaşır ve bunların tümünü "Uzun Bacaklı Baba"sına yazmadan edemez. Oda arkadaşları, onu bilinmedik bir dünyaya doğru sürüklerler: sevgi dolu aileler, sosyetik partiler, balolar ve yakışıklı Jervis Pendleton´la gittikçe ilerleyen bir arkadaşlık ilişkisi... Judy, mektuplarında iç dünyasını ve sırlarını "Uzun Bacaklı Baba"ya açar, ancak kendisinden hiçbir cevap alamaz. Ta ki...
Bu on sekiz yaşındaki hayat dolu ve cesur kızın öyküsünü okurken, kendinizi onun dünyasında bulacak, onun esprili taraflarının yanı sıra, yüreğinin derinliklerinde gizlediği hüzünlerini de keşfedeceksiniz.
''Hayatta kişiliğini ortaya koymanı gerektiren dertler aslında büyük dertler değil. Kim olsa, kriz anlarıyla başa çıkıp korunç faciaları cesaretle karşılayabilir, ama günlük hayattaki ufak tefek şanssızlıklara gülüp geçmek... Bence, esas bunun için güçlü bir karakter gerekir.''
''Ben yalnızım. Gerçekten -tüm dünyaya karşı, sırtını duvara verip mücadele eden birisi- ve bunu düşündüğümde nefesim kesilecek gibi oluyor.''
''Bence her insanın hayal gücüne sahip olması şarttır. Böylece kendilerini başkalarının yerine koyabilirler. Bu onları anlayışlı ve düşünceli kılar. Çocukların bu yönde işlenmesi gerekir.''
''Önemli olan, büyük mutluluklar değil; küçük mutluluklardan olabildiğince haz almak. Mutluluğun gerçek sırrını keşfettim babacığım: içinde olduğumuz anı yaşamak. Geçmişten sonsuza kadar pişmanlık duymak ya da geleceği bekleyip durmak değil; hemen şu andan olabildiğince keyif almaya bakmak.''
''İnsanların çoğu yaşamıyor; sadece yarışıyor. Uzaklarda, ufuktaki bir amaca ulaşmaya çalışıyorlar ve bu koşuşturmanın arasında o kadar nefes nefese kalıyorlar ki, geçtikleri yolların etrafındaki dingin, güzel manzaranın tümünü kaçırıyorlar. Sonunda da, yaşlanmış ve yorulmuş olduklarını ve artık o amaca ulaşıp ulaşmamanın bir önemi kalmadığını farkediyorlar.''
''Onlara göre, istedikleri her şeyi dünya onlara vermekle yükümlü. Belki de öyledir -yine de, ne olursa olsun, borcu kabullenip ödemek gerekir. Bana gelince, dünya bana hiçbir şey borçlu değil ve bunu bana ta en başından açık seçik söyledi. Veresiye almaya hakkım yok, çünkü mutlaka dünyanın talebimi reddedeceği bir an gelecektir.''
''İnsan sahiden hayat hikayesini okuyabilse ne ilginç olurdu, değil mi?
Olacakların tümünü bilen bir alim tarafından yazılmış, tamamen gerçek bir hayat hikayesini kastediyorum. Diyelim ki bunu, bir tek şartla okuyabilirsiniz: olacakları asla unutmayacaksınız; yani hayatı, yapacağınız her şeyin sonucunu önceden bilerek yaşamak zorunda kalcaksınız, öleceğiniz zamanı bile dakikası dakikasına bileceksiniz. Bu durumda, sizce kaç kişi onu okumaya cesaret edebilirdi acaba? Ya da kaç kişi, ümitsiz ve sürprizsiz bir hayat yaşamak pahasına bile olsa, onu okumak için duydukları derin merakı bastırıp, okumamayı başarabilirdi?''
''Gençliğin doğum günleriyle ilgisi yok, sadece ruhun canlılığıyla ilgili. Yani, babacığım, saçlarınız kırlaşmış bile olsa, hala bir çocuk olabilirsiniz.''
Keyifli okumalar :)