Sinek Isırıklarının Müellifi


Yazar: Barış Bıçakçı
Orijinal Dili: Türkçe
Basım Yılı: 2011
Yayınevi: İletişimYayınları

Arka Kapak Yazısı:
“Cemil’in bütün gün evde ruhsal söküklerle uğraştığını da biliyordu Nazlı. Ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal fikirlerle. Yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrekare içinde Cemil’in yetişemediği, tamamlayamadığı şeyler vardı. Sessizlikler vardı. Hissettiği şeyi tam o anda kimseye söyleyememiş Cemil’in kuytuya köşeye bıraktığı sessizlikler, yutkunmalar ve toz.”

Aşk üzerine küçük bir roman.
Toplu konutta aşk ama...

Edebiyat üzerine küçük bir roman.
Edebiyatla hayatın birbirine karıştığı ama...

Arkadaşlıklar üzerine bir roman.
Hepsi üç kişi ama...

Barış Bıçakçı’dan yeni bir kitap. Aması yok.''

(Öyle iyi yazar, böyle güzel kitap diye devam eden ''reklamlar'' kısmını paylaşmıyorum.)

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Kadınlardan ne çok şey istiyoruz, diye düşünüyor Cemil. Bizi affetsinler, bize memelerini göstersinler ve ölümsüzlük versinler.''

''Kitaplar bir bakıma başarılmış, tamamlanmış şeylerdir. Oysa hayat başarılamayan ve tamamlanmayan şeylerle doludur. Siz dalgaların arasında boğuşurken bütün edebiyatçılar kıyıda güneşlenip matelerini yudumlarlar. Mate, çünkü en iyi Güney Amerikalılar kıvırıyor bu edebiyat işini.''

''Aforizma... Hani şu kahvaltıda ekmeğin üzerine sürdüğümüz beyaz ve kıvamlı şey. Sizi beslemez ama tok tutar. ''Doğru!'' dedi Cemil.
''Günümüzde pek çok yazarın kitabı aforizmalar toplamından başka bir şey değil. Atık romanın, öykünün kendine özgü dünyasını bulamıyoruz.'' Parmaklar yine birbirine sürtüldü. ''Kolayca dolaşıma girecek cümleler... Edebiyat ne yazık ki kolayca dolaşıma girecek cümlelere dönüşüyor. İnsanlar birbirlerine yazacakları, söyleyecekleri ifadeler peşindeler. Has okuyucuyu da aşındıran bir şey bu.''

''İnsan yalnızca bir beden olmayı kaldıramıyor, bu çok belli, diye düşündü Cemil. Halbuki yalnız bedeniz ve bununla baş edemediğimiz için ruh diye bir şey icat etmişiz. Doğrusu parlak fikir!''

''Dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. Açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. Birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz.''

''Çünkü aşk başta anlam olmak üzere pek çok şeyi karşısına alır, huzuru örneğin, kararlılığı ve dengeyi. Kendi kendine sözler verirsin. Boşunadır.''

''Halbuki sızıntı hep vardır, ip gibi, yaşadıklarımızdan, okuduğumuz kitaplardan, seyrettiğimiz filmlerden zihnimize akan bir şeyler hep vardır.''

''Aforizma belki bilmek demek değildir ama bilmek çabasıdır, ona en azından bir başlangıç önermesine verilen değeri vermek gerekir. Şu da yeterince açık değil mi: Aforizma modern insanın kullandığı bir ağrı kesicidir. Hiç olmanın ağrısını dindirir. Sonra ağrı yine başlar.''

''Ağaçlardan bahsediyordu Cemil mektubunda, karanlık ve sessiz ormanlardaki ağaçlardan, onların gövdelerinden. ''Çizgiler, desenler, hatta resimler var bu gövdelerde. Falcılar baksalar kim bilir neler görürler, kavuşmalar ve ayrılıklar.''

''İş bahane, oraya kelimeleri aramaya gittin. Kelimeleri seviyorsun, bazen insanlardan bile fazla. Bardağın dibinde kalan çayı otlara doğru savururken, oluklardan yağmur suyu boşalırken, bir hatıra gözün kan gibi oturduğunda şıp diye bulacaksın onları, kelimeleri. Dokunmak isteyeceksin onlara, onları ceplerine doldurmak isteyeceksin.''

''Hayat, kendi kendilerini kopyalayan dev moleküllerden başka bir şey değil. Hayat dediğimiz sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki en bol elementin, hidrojen ile helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.''

''Şimdi bozulmuştu, kurma düğmesi dönmüyordu. Zembereği kırılmış olabilirdi,  durmadan başa dönmek yorar, metalleri de insanları da. Dörde on kalanın kesinliği de yol açmış olabilirdi zembereğin kırılmasına, çünkü kesinlik de yorar.''

''Karman çorman hissedişin tane tane çözüleceğini, yeniden, bu kez mükemmel bir düzen içinde bir araya geleceğini ve hayatın bir anlama kavuşacağını hayal etmek: yazmak.''

''Yaşamak ilerlemek olamaz, diye düşünüyor Cemil, ama geride bırakmak olabilir.''

''Çünkü zaman geçiyor, zaman geçiyor ve ahlak hiçbir zaman cankurtaran olmadı, o hep ayağa bağlanan bir taştı. Doğrudan dibe gidersin. Doğrudan.''

''Can sıkıntısından kurtulmak için fal bakan kadında zamana şımarıkça sahip olma hali vardı çünkü ancak bir şeye sahip olan ondan sıkılabilir.''

''Cemil, gerçekten de zihinde anların toplanarak süreklilik kazandığını biliyor, oysa hayatın sürekliliği hem birbirine eklenen hem de birbirini eksilten anların sürekliliğidir.''

''Açık pencereler çarpmasın diye pervazlara konulan minderler dışarı sarkıyor. Binalar insanlara dil çıkarıyor.''

''Bir yerde, insan kanının deniz suyuyla aşağı yukarı aynı kimyasal bileşime sahip olduğunu okumuştum. Kan, yaşamın ortaya çıktığı ilkel okyanustan bize kalan bir yadigarmış.''

''Ben doğru dürüst konuşamadığım, konuşmaktan tat almadığım birine aşık olamam. Konuşmak için de ortak bir dil, ortak bir duyarlılık gerekir değil mi? Ortak dili bulmanın zorluğundan söz ediyorum. Kibir değil bu!''

''Konuşamadığın birine aşık olamayacağını söylemek bence bir gerçeğin üzerini örtmeye çalışmaktan başka bir şey değil,'' dedi. ''Uyarsan huzurlu olacağın bir kural bulmaya çalışıyorsun sen.''


Keyifli okumalar :)

Görsel: Sahibinin sesi - Sittirella marka

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...