Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme


Yazar: Selçuk Altun
Orijinal Dili: Türkçe
Basım Yılı: 2014
Yayınevi: Sel Yayıncılık

104 sayfadan ibaret, başladığım gibi bitirdiğim bi' kitap oldu.
Keyif alarak bitirdiğim.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim:
Kemalettin Tarantinoğlu: kahramanımsın!

Arka Kapak Yazısı:
''Günlük okumayı röntgenciliğe benzeten Dedem, bana otuzuncu yaş günümde tuhaf bir günlük armağan etmişti.”

Yarım yüzyıllık günlüğün sahibinin bir arkeolog olduğu dışında adı bile saklanmıştı. Alp onu bulursa sanki sorunlarından sıyrılacaktı; bir puslu ipucunun peşinden yola koyuldu.

Mem, Alp’in yardımcısı; Vefa’daki konakta can yoldaşıdır. Ailesi ve çevresinin onu sömürdüğü görüşündedir. İki tutkusu, Quentin Tarantino filmleri izlemek ve polisiye romanlar okumaktı. Efendisi günlüğün izini sürerken, o doğduğu kent Mardin’e döner. Bir küçük ve yoksul kızı kirletip cezasız kalan güruhtan hesap soracaktır.

Alp'in dedesi emekli iş adamı, bibliyofil ve yazardır. Son söz ona ait.
...
"İzlenen ile izleyenin, av ile avcının yer değiştirme fırsatının olmadığı bir kovalamaca bu. Çünkü sır ile suçun kardeşliği, izleğin temelini temsil ediyor.''
k. İskender
Altını Çizdiğim Cümleler:
''Buraları rüzgâr, buraları yağmur,
Sol omzuna güneşi asmadan gelme!''
Oktay Rifat

''Geçmişimin bir sinema şeridi gibi gözlerimin önünde dönmek için bavullarımı kilitlememi beklemesi, ne garip bi' tecelli Ya Rabbim!''

''Demek ki bir insanın, onu ölümden kurtaran kişinin kadınına göz dikmesini engelleyememesine aşk denirmiş.''

''Başkasının özdeyişini kendi malıymış gibi eveliye geveliye söylemesinden de haz etmezdim. Bana bırakacağını sanmadığım bir kitabına Oscar Wilde, '' Bu dünyada iki tür insan vardır, gelip geçenler ve damgasını vuranlar'' demişmiş.''

''2002'de L. 'de, 12 yaşındaki E.T. 'ye tecavüz ettikleri iddiasıyla 32 kişi hakkında dava açıldı.Yoksul ve akli dengesi tartışmalı olan ve ailesine destek için bir yerel partinin ilçe binasında getir götür işleri yapan küçük kızın ırzına geçenler arasında 14 kamu görevlisi de vardı. O utanmazlardan birisi subay, ikincisi kaymakamlıkta müdür, diğeriyse öğretmendi. E.T. bilâhare İstanbul'da Çocuk Esirgeme Kurumu'nda korumaya alındı. Sanıklar arasında aşiret mensupları vardı, yakınları garip kızın avukatlarını sürekli tehdit ettiler.
Dava 9 yıl sürdü. E. T. 18 yaşını doldurunca Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan çıkarıldı ama korkudan L. 'ye dönemedi. Mahkeme yeniden ifadesine başvurmak isteyince bulunamadı. Yalnız E. T. ile ilgilenen sosyal hizmetler kurumu uzmanı onun uğradığı tecavüzler nedeniyle dörtten fazla ameliyat geçirdiğini açıklamıştı. Dava başlarken Adalet Bakanı olan milletvekili, karar açıklandığında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'ydı.
E. T. ''her şeyin farkındaydı'' savıyla sanıklara en alt sınırdan ceza verilmesi ve kararın onanması büyük tepki topladı. Radikal gazetesinin yorumuna göre mahkeme, ''ırza geçme suçunda cebir ve şiddet kullanıldığını'' kabul etse suçlular en az 10 yıl hapis cezası yiyecekti. Sonuçta beraat ve 1 yıl 8 ay ceza alanlar az değildi. Bu nedenle çizilen bir karikatürde yargıcın küçük kıza, ''Senin tecavüzcülerin bir melekti yavrum'' demesine Mem'in tüyleri diken diken olmuştu. Behiç Pek'in karikatüründe yargıç, ''Olumlu tavırları nedeniyle sanıkların daha az ceza almalarına'' derken, bir sanık ayağa kalkıp, ''Benden paso, ahlaksızlığın bu kadarına yokum'' diyecekti. ''TBMM Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu bu nedenle Yargıtay hakkında kınama yayınlamayı kararlaştırdı'' denmişti. ''Eskişehir'de bir travestinin telefonla evine çağırdığı adamın tecavüzüne uğradığı savıyla görülen davada tutuksuz yargılanan adam 9 yıl 2 ay 25 gün hapis cezasına çarptırıldı'' diyen Hürriyet ve ''Yargıtay, 16 yaşından küçük Y. T. 'nin evlenmesine izin veren mahkemenin kararını bozdu'' diye Cumhuriyet küpürleriyle dosya sona eriyordu.''

''Adı güzel diye seçtiği Reyhani Kasrı'na, Kemalettin Tarantinoğlu adıyla giriş yaptı.''

''Toprağı bol olsun badem gözlü, garip bir bacım vardı. Benden beş yaş küçüktü, adı Fazıla'ydı. Hem evimizin, hem de kapı komşumuz amcam Emrullah'ın hizmetçisi gibi çalışırdı. Ben askerdeyken, ağzı var dili yok bacımı amcamın iki it oğlu Hami ile Hamit kirlettiler. Onbeşindeydi., üç ay sonra hamile kaldığı anlaşılınca, aile meclisi onu ölüme mahkûm etti. Onu amcam ilaçla uyutmuş, Hami ile Hamit'se bir uçurumdan aşağı atmışlar. Kimse inanmadı ama intihar etti demişler. Anamın ertesi hafta, aynı uçurumdan kendini attığını dayımdan duydum.''

''Roman yazmıyor belki de dedenin yazdığı bir romana malzeme oluyorsun''

Keyifli okumalar.

Görsel: Sahibinin sesi - Sittirella marka

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...