Olduğu Kadar Güzeldik


Yazar: Mahir Ünsal Eriş
Orijinal Dili: Türkçe
Basım Yılı: 2013
Yayınevi: İletişim Yayınları

Sevgili Leylak Dalı'mın hediyesi kitabım...
Kapak fotoğrafının aile albümünden alındığını not düşmüş ve benim için yazmış-imzalamış, daha ne olsun? :)
Teşekkür ederim Leylak'ım :)

Mahir Ünsal Eriş öykülerini seviyorum. Çocukluğumu yaşadığım coğrafyada, ilk gençliğimi yaşadığım şehirlerde geçen öyküler olduğu için bir çoğu belki de...
İlk kitabı Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...'de yer alan öykülerinden daha çok sevdim bu kitapta yer alan öykülerini. O kitabını da beğenmiş olduğumu göz önünde bulundurunca şu anlamı çıkarttım; benim için, ''her yeni kitabı bi' öncekinden güzel olan yazar'' olma yolunda ilerliyor, Mahir Ünsal Eriş.
Bazı öyküler gözlerimi doldurdu, bazıları kahkahalar attırdı, bazıları da her ikisini aynı anda yapmamı sağladı; ''benim adım Feridun'' da olduğu gibi.

Hanimiş: ''Olduğu kadar güzeldik'' Yıldız Tilbe'den alıntıymış.

Arka Kapak Yazısı:
''Meydandaki çay bahçelerinden birine oturmak geldi içimden sonra. Çünkü Erdek bir kitap olsaydı, bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu onun. Gelindi mi oturulmalıydı. Bir çay, birkaç sigarayla, kıyıda kayığında ağ onaran, çapari kösteği hazırlayan balıkçıları seyretmek, bir tost isteyip, bacaklarıma sırnaşan kedilere atmak, yakın masalarda konuşulanları dinlemek, birini bekliyormuş gibi ikide bir saate bakmak iyi gelebilirdi. Gelmeliydi en azından.

Yine yaz akşamları. Yaralı tekneler, küflü sesler. Erdek’te çay bahçeleri, bıkkın orkestra, tatsız garsonlar. Ezine, Susurluk, Bandırma, burası Ankara, orası Samsun! Yalandan bayılanlar, bilmezden gelinenler, kaybolan dayılar… Uykusunda ağlayan adamlar, pişmanlar, yorgunlar. Para için mırın kırın, laf dokunduran konuşmalar. Nerede bu Türkan Şoray?

Mahir Ünsal Eriş, sokaktan gelen gürültüyü, bangır bangır Yıldız Tilbe dinleyen evleri resmediyor. Bi gevezeleşip bi susanları, “iyi olalım be ne olur” diyenleri, helallik isteyenleri anlatıyor.

Olduğu Kadar Güzeldik, gazoza doğru çocuklaşan hikâyelerle çağlıyor, zamana dokunuyor. Eriş, hüzünlü mağlupların iyimser yazarı olmaya devam ediyor.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
sen o zaman parasız yatılıdaydın
''Abimle teyzem gelmişlerdi yanına. Seni evci çıkarıp Alsancak'ta bir otele götürmüşlerdi hani. Orada anlatmışlar bunları sana. ''Mahvoldum ben. Bittim. Babasız, sahipsiz, kimsesiz, zavallı bir kız oldum ben,'' diye yazmıştın bana, sanki ben de aynısından olmamışım gibi.''

benim adım Feridun
''Yaşa, işe, güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlar. Kim olursan ol, seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun. Ağzını açsan, alevler püskürüverecekmişsin gibi, ciğerlerine damla damla kurşun eritiyorlarmış gibi. Kolay kolay geçmiyor, geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun. Yağmurlu havalarda sızlayan eski bir kırık gibi sızlayıp duruyor, kendini hatırlatıyor.''

''Bir de yalnızlık var, onu da hesaba katmak lazım. İlk başta onsuzluk sanıyorsun bunu ama değil, basbayağı yalnızlık işte. Aynalarda kendini görmekten sıkılacak kadar yalnızlık, yatağa yattığında kendi kokunu duymaktan öğürecek kadar... Kimseyi istemiyorsun yanında, ama durup durup da yalnızlıktan şikâyet edesin geliyor. Bir şeyden şikâyet edebilmek için bile insan lazım.''

''Tıraş olmak ne garip şey, her seferinde altından gençliğin çıkacakmış gibi kendi yüzünü kazıyorsun, fakat yine, biraz daha yaşlanmış halin kalıyor eline. Aynadan bakıyor sana öyle geçkin, yorgun.''

''Sevilirken, kendimize, sevdirmeye çalıştığımız zamanlardaki kadar bakmıyoruz çünkü hiç. Biri gelip bizi tezgâhtan alana kadar, bir manavın önlüğüne süre süre parlattığı elmalar gibi cilalayıp duruyoruz kendimizi. İlk ısırıktan sonra, ısırılan yerlerimizden kararmaya başlıyoruz ama.''

''Demek ki insan, yaşıyorsa nasıl olsa iz bırakıyor, bir zeytincinin paslanmış tabelasında bile olsa. İlla birilerinin kalbini dağlamanın lüzumu yok iz bırakmak için.''

''Bütün bu olandan bitenden, bütün yaşadıklarımızdan, yaptıklarımızdan, biriktirdiklerimizden, gördüklerimizden sonra illa ki ölecek olmak hakikati içimi burdu. Ölmek olmasa yaşamak ne güzeldi. Oysa insanlar sırf bir gün öleceklerini bildikleri için bu kadar çok seviyorlar yaşamayı. Ondan neşelenip duruyorlardı böyle her vesileyle, toplanıp.''

''Yaz akşamlarının insana yaşadığını hissettiren bir tadı var hakikaten de. Büyülü ve ölümsüz olmamaya içerleten bir tat''

işe çıkılacak gün
''Umut çok garip bir şey, insanı olduğundan daha aptal etmeye yetiyor.''

kanatlarımız olsa be Metin
''Adına yaşamak dediği, yıllar süren bir intiharın sonuna gelmişti demek. Daha fazla uzamasına dayanamamıştı.''

malibu
''Yürümeyi de, koşmayı da, düşmeyi de burda öğrendim. Ama kalkmayı öğrenmek için Bandırma'dan ayrılmam gerekti. Ananın babanın kucağındayken öyle tepe taklak düşülemiyordu çünkü.''

''Şehirlerarasında bunca kaza belki de hep bundan oluyor. Üzerinde dikkatle aynı hattı korumaya çalıştığın dev çizgiyi takip etmek o kadar sıkıcı ki, insan sıkıntısını bir şeyler düşünerek geçirmeyi seçiyor. Sonra da o daldığı yerlerde öyle derinlere iniyor ki gerçek dünyaya dönemeden başka bir dünyaya geçiveriyor.''

stoper
''Hayat, kendini öyle bir gelip senin karşına koyuyor ki, hayallerini, umutlarını, çocukluğundan, gençliğinden beri kurduklarını yutturuveriyor sana.''

''Göz göze gelmemeye çalışarak uzaklaşıyor yanlarından, hayat da öyle geçip gitmiyor mu, biz güzel şeyler yapmaya .alışırken, tam da en güzel şeyler oluverecekmiş gibiyken. Öyleyse yaşamak, hayata karşılık hayallerden vazgeçtiğimiz bir kaybetme biçimidir.''

Keyifli okumalar :)

Görsel: Sahibinin sesi - Sittirella marka

2 yorum:

  1. Beğendiğine sevindim, nice okumalara olsun, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok ama çok beğendim.
      Teşekkür ederim Leylak'ım, benden de sevgiler yürek dolusu...

      Sil

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...