Lolita

Lolita (Beyaz Irktan Dul Bir Erkeğin İtirafları) / Lolita, or the Confessions of a White Widowed Male

Yazar: Vladimir Nabokov
Çeviri: Fatih Özgüven
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 1955 / Türkçe İlk Baskı: 1959
Yayınevi: İletişim Yayınları / 2001

Kişisel yorum ve görüşlerimin okuma hevesinizi etkilemeyeceğinden eminseniz veya bunu göze alarak okuyacaksanız devam edin lütfen.
Ben uyarmış olayım da...

Okuması zor, ağır, mideme yumruk atan bi' kitap oldu benim için.
Sadece kitabın yürek sıkıcılığından değil, işlenen konu çok ağır ve sindirmesi zor bi' konu olduğu için...
Erkek kahramanın "hissettiği" ve düşündüğü her şeyden nef-ret! ettim. 
Yazarın çıkardığı iş müthiş!?! Küçük bi' kızın yıllar boyunca uğradığı taciz bu kadar edebi! dile getirilip bu kitabı "en iyiler" listesine sokabilirdi!?! Ustalık bu işte!
Midem bulanıyor, bu kitabın neresinden tutsam elimde kalıyor. Hastalıklı, ataerkil kafaya sırtını dayayıp kalıcı olanlardan işte. (27 Mart 2015)

Aylar sonra gelen ekleme: (31 Aralık 2015)
Kalemine sağlık Solnit!
Lolita hakkında bana bilgiçlik taslayan adamlar - Rebecca Solnit.

Arka Kapak Yazısı:
"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta"
Lolita, Sayfa 7

Lolita okuru her zaman sarsacaktır.
Brian Boyd

Lolita'yı okumaya karar verdiğinde, lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma.
Vladimir Nabokov (Edmund Wilson'a Bir Mektubundan)"

Altını Çizdiğim Cümleler:
"Birbirimize, hemen deli gibi, sakarca, utanmazca, ıstıraplar içinde âşık olduk; umutsuzca diye de eklemeliyim, çünkü birbirimize sahip olmak için duyduğumuz delicesine karşılıklı arzu ancak birbirimize bedenimizin ve ruhumuzun son zerresine kadar sahip olmak, birbirimizin içinde erimekle doyacak gibiydi."

"Kullandıkları cicili bicili sözcükler herhangi bir kitap ya da briç kulübünü ya da o türden bir dernekçiliği yansıttığı halde hiçbir zaman kendi benliklerini yansıtmayan kadınlardan biri olduğu açıkça anlaşılıyordu."

"LoF diye bağırdı Haze (yan gözle bana bakıyor, terbiyesiz Lo'yu dışarı atacağımı umuyordu) "Bize de mi lo lo," diye karşıladı Lo, (ilk defa da söylemiyordu bunu üstelik) araba ileri atıldı, Lo koltuğa yapıştı."

"İçindeki sahiplenme eğiliminin farkına varmamış değildim ama hayatımda onunla özdeş olmayan her şeyi böylesine kıskanacağı aklıma gelmemişti. Geçmişim konusunda amansız, doymak bilmez bir merak besliyordu. Geçmişteki bütün aşklarımı bir bir anlatayım, anlatırken de hepsine sövüp sayayım, üzerlerinde tepineyim, yerlere kapanıp hepsini sonsuza kadar reddedeyim, böylece geçmişimi tuzla buz edeyim istiyordu."

"Bütün reklamların kendisine adandığı kızdı o; kusursuz tüketici, her kokuşmuş ilanın hem öznesi hem de nesnesiydi."

"Ne var ki düne sırtımızı çeviriyor bugüne bakıyoruz. Özetle, öğretim yöntemleri belirleme konusunda ödev yazdırmaktan çok iletişim kurmaya inanıyoruz. Demek istiyorum ki, Shakespeare ve öteki yazarlara sonsuz saygımız olmasına karşın, kızlarımızın eski, hurda kitaplara gömülmekten çok çevrelerindeki dünya ile iletişim kurmalarını amaçlıyoruz. Bazı şeyleri hâlâ elyordamıyla arama aşamasındayız belki, ama akıllıca sürdürüyoruz bunu; habis tümörü araştıran bir kadın sağlığı uzmanı gibi. organizma ve organizasyon açısından düşünüyoruz. Yıllar boyu genç kızlara sunulan birçok yersiz konuyu safdışı ettik. Geçmişte bu konular, genç kızların bilgi ve becerilerine yer bırakmıyor, yaşamlarını -ve hatta siniklerin ekleyebileceği gibi kocalarının yaşamlarını- düzene sokmakta kendilerine gerekecek tutumları geliştirmeye olanak tanımıyordu. Mr. Humberson, sorunu şöyle koymakta yarar var; gökteki yıldızların nerede durduğu önemli olabilir, ama buzdolabının mutfaktaki yeri, yeni yeni serpilip gelişmekte olan evladım için daha önemlidir. Çocuğunuzun okuldan edinmesini istediğiniz tek şeyin, sağlam bir öğrenim olduğunu söylüyorsunuz. Ama öğrenim derken neyi kastediyorsunuz? Eskiden genellikle dil düzeyinde bir fenomendi öğrenim; hani, çocuğa iyi bir ansiklopediyi ezbere öğretirdiniz; çocuk gittiği okulun kendisine sunabileceği kadarını ya da daha fazlasını almış olurdu. Dr. Hummer, farkında mısınız bilmem, çağımızda ergenlik öncesi bir çocuğa gerekli olan, Ortaçağa ait verilerden çok, hafta sonunda çıkacağı oğlana ilişkin veriler olmaktadır (sırıtma) - bu size aktardığım, geçenlerde Beardsley Üniversitesinin psikoanalistlerinden birinden duyduğum bir nüktedir.  Sadece düşünceler dünyasında değil, eylemler dünyasında yaşıyoruz. Ardındaki yaşantı olmadan sözcükler anlamsızdır. Sorarım size, Doroth Hummerson, Eski Yunan'ı ya da haremleri cariyeleriyle Doğu'yu bilip de ne yapsın?"

"Tarihi gelişimi açısından bakıldığında,  ilkel ve kokuşmuş bir sanat türü olan tiyatrodan nefret ederim. Taş devri törenlerini, komünal saçmalıkları çağrıştıran bir yanı vardır, iflah olmaz bir okuyucunun zaten kendi bulup çıkaracağı Elizabeth Çağı şiiri gibi tek tük pırıltıları bir yana bırakıyorum."

"Unutmayınız ki  tabanca Freud'a göre dünya yüzündeki ilk babamızın belden aşağısının ortasına düşen organının simgesidir."

"Konuyla ilgili birkaç noktayı burada belirtmekte yarar var gerçi, ama aktarmak istediğim genel izlenim şu; hayat akıp giderken yan kapılardan biri kırılarak açılmış, kükreyerek son hızla içeri dalan kara zamanın kırbaç gibi ıslıklı rüzgârı, kimsesiz bir felaket çığlığını boğmuştu."

Şu anda geçmişte ne aramam gerektiğini biliyorum gerçi, ama o zamanlar tuttuğunu koparan bir hipnoz uzmanına gitmiş olsaydım, adamın, kitabım boyunca gerçekte aklıma geliverdiğinden çok daha tutarlı bir biçimde, bir şerit gibi yan yana dizdiğim kimi raslansal anıları bir bir ağzımdan alıp, mantıklı bir düzene sokacağından kuşkum yok."

"Mimir: İskandinav mitolojisinde geçmişi ve geleceği bilen Tanrı."

"Zaman zaman, hayallerimle doğal gerçeklik arasındaki yarışı kazandığımdan bu aldanma katlanılır olurdu. Araya rastlantı karışıp da, bana sakladığı gülümsemesini benden esirgediğinde, işte o zaman katlanılmaz acılar başlardı."

"Okur tarafından sevilen kahraman, kitap kapakları arasında nasıl bir evrim geçirmiş olursa olsun, kader çizgisi zihnimizde belirlenmiştir, aynı biçimde dostlarımızın da kendileri için çizdiğimiz şu ya da bu mantık içinde, ya da alışılmış biçimde davranmalarını bekleriz."

"Geceleri ölen ne çok küçük kent görmüştüm! Üstelik bu sonuncusu da değildi."

"Gene ağlamaya başlamıştım. Boş yere yaşanmış bir geçmişin sarhoşuydum."

"Eski bir şairin dediği gibi Güzelliğin ölümlü bilincine ödenecek Vergi biz ölümlülerin ahlâk bilincidir."

"O ifadeyi tam olarak anlatamam size... öyle koyu bir çaresizlik vardı ki yüzünde, artık haksızlığın ve çaresizliğin sınırları zorlandığından -zorlanan her sınır kendisini aşan bir şeylerin de habercisidir- bu çaresizlik bir an sonra aldırışsız bir bönlüğe dönüşüverecek gibi görünüyordu; yüzündeki anlamsız aydınlık da bundan ötürü olmalıydı."

"Biliyor musun, ölmenin en korkunç yanı insanın bütün bütüne tek başına olması."

Karar sizin...

Görsel: Google Images

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...